Rosa elinde ekmek bıçağıla sokağın ortasında duruyordu. Onu o kadar çaresiz kılacak ne olmuş olabilirdi. Bıçağı karnına saplamak üzereydi. Ucu elbisesini delmişti.
Rosa yapmazdı. Kendini ekmek bıçağıyla deşmezdi.
Sadece gerçeği anlamak istiyordu. Korkuluk için önemli miydi? Yaşamasının korkuluk için bir ehemmiyeti var mıydı?
Rosa cevapları biraz vahşice bulacaktı. Ama zaten o yabani bir kadındı. Evden çıkmaz insanlarla konuşmazdı. Bazen vahşi olurdu. Tanrı bunu sorun etmezdi.
Ama bıçağı ederdi. Rosa bıçağı karnına ittirdi.
Korkuluk bıçağı onun elinden alacaktı. Rosayı yatıştıracaktı. En azından o buna içtenlikle inanıyordu.
Rosa narin, sevgi dolu bi kadındı. Korkuluk yüzüne dokunsa rosanın bıçağı papatyaya dönüşürdü. Gözlerine yıldızlar girer dudaklarında güller açardı.
Ama öyle olmadı.
Korkuluk korktu!
Çok korktu!
ve kaçtı!
Rosanın buna aklı ermedi.
Kedisi rosanın parmaklarını yalamaya başladı. Rosa uyandı. Neyse ki onun yaşadığı gezegende korkuluklar yoktu.
Herkes bazen kötü rüya görür diye düşündü.
Kalkıp kedisini besledi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder